Balzac-Bilinmeyen Başyapıt-Kırmızı Han

BİLİNMEYEN BAŞYAPIT Poussin tanınmış bir ressam, ünlü bir sanatçıdır. Porbus’da aynı şekilde ünlü bir sanatçı olup zengin olma derdinde olan birdir. Bu yüzden de Poussin’i bir gün takip eder ve onun gittiği yere gider. Bu ressamın adı Mabuse olan yaşlı bir adamın evine gittiğini görür. Yaşlı adam yapmış olduğu resimlerden Poussin’i azarlar, kızar ve resmin nasıl olması gerektiğinden bahseder. Genç adam yani Porbus ise gördüklerine ve duyduklarına şaşırır. İki ressam arasındaki konuşulanlara göre yaşlı ressamın yapmakta olduğu bir tablo vardır ki bu tablo ressamının mükemmelliğini gösterir. Yaşlı ressam tabloyu öyle bir anlatır ki onu adeta bir canlı olarak görür. Ve güzelliğinin bozulmaması için de onu hiç kimseye göstermez. Her ne kadar genç ressam bunda ısrar etse de yaşlı olanı bunu kabul etmez. Sonraki günler bu ressam yine yapmakta olduğu tabloda bir hata olduğunu söyler. Bu yüzden de bu tabloya değecek bir kadın için başka bir yere gideceğini söyler. Bu sırada Porbus’un aklına Gillette gelmiştir. Gillette kendisinin sevgilisi ve oldukça bir kızdır. Kendisinin bu yaşlı adama modellik yapabileceği düşüncesi gelir. Bunu kadına söyler. Ama kadın güzelliğinin başkasının gözünde sergilenmesinin ikisinin arasındaki aşkı bitirip, her şeyi değiştirebileceğini söyler. Ama bu adamı sanata yaklaştıracak bir adımdır. Teklif yaşlı adama yapıldığında bunu asla kabul etmez. Çünkü bu resmin asla başka birinin yanında gösterilmek yoluyla kirletilemeyeceğini ve tablosunun kusursuz olduğunu söyler. Bu arada Porbus bu modellik fikrinden vazgeçer ve her şeyden önemli olan şeyin aralarındaki sevgi olduğunu ve bunu kaybetmeye değer olmadığını söyler. Yine de Poussin ressamın odasına girmiş ve tabloya bakmıştır. Yaşlı ressam ona tablosunun kanlı canlı karşısında durduğunu söyler. Poussine gösterir. Ama Poussin tabloda çiziktirilmiş birkaç fırça darbesinden başka hiçbir şekil göremez. Bunu da yaşlı ressama söyler. Yaşlı ressam tabloya bakar ve her şeyi yanlış görmüş olduğunu anlar. Sonraki gün geldiğinde yaşlı adamı intihar etmiş bulurlar. KIRMIZI HAN Alman bir ticaret adamı ve Fransız-Alman karışık konukları bir salonda oturmaktadır. Alman olan onlara başına gelmiş bir öykü anlatmaktadır. Savaş yıllarında bir kasabaya 2 cerrah yardımcısı gönderilir. Bunlar yolda Kırmızı han denilen bir hana gelirler. Han tıka basa doludur. Ama hancı iyi yürekli biri olduğu için onları kabul edip kendi yatağında yatırabileceğini söyler. Aradan biraz zaman geçer ve iki ticaret adamı gelir bu sefer de hancı onları kabul etmekte isteksizidr. Ama cerrah yardımcılarının da olumlamasıyla onları kabul eder. Yatmadan evvel hancı kendisinde yüklü miktarda para bulunduğunu ve onlara güvendiğini söyler. Ama gece cerrah yardımcılarından biri adamı öldürüp parayı kaçırmanın hesabını yapar. Ama vicdanı el vermez. Bu işi gerçekleştirmez. Ancak sabah kalktığında adamın öldürülmüş olduğunu görür. Üstelik arkadaşı da kaybolmuştur. Herkes bunu yapanın kendisi olduğunu söyler. O ise arkadaşının bu işi yapmış olduğuna inanmaz. Ve onu savunur. Cinayeti ise uyku sersemliğindeyken yapmış olabileceğini itiraf eder. Adam infaz edilir. Bu olanlar anlatıken dinleyenlerden birinin tuhaf davranışları göze çarpar. Bu yüzden de adamın biri parayı kaçırmış olan adamın bu olduğunu düşünür. Bu adam ayrıca bir hastalığa yakalanmıştır ki arada bir krizi tutar ve kendinden geçer ve acı çekmeye başlar. O adamın parayı çalmış olan kişi olduğunu anlayan adam öğrenir ki kendisinin aşık olup da evlenmek istediği bu adamın kızı ve mirasçısıdır. Bu yüzden de kendisi bir ikilemde kalır. Çünkü kadının zenginliği babasının kendisine miras bırakmış olduğu maldır. Babasının malı ise yıllar önce bir cinayet işlenerek başka bir adam tarafından çalınarak kazanılmıştır. Adam ise ne yapacağını bilememektedir. Adam malın kaynağı meşru olmasa bile bundan habersiz olan kızın hayatının dengesinin bu yüzden bozmanın kimsenin hakkı olmadığını düşünür.