Duygusal Aşk Sözleri

Sayfa İçeriği: Duygusal Aşk Sözleri, Duygusal Aşk Sözleri Kısa, Duygusal Aşk Sözleri Uzun, Duygusal Aşk Sözleri Sevgiliye, Duygusal Aşk Sözleri Ağlatan, Duygusal Aşk Sözleri Facebook

Her konuda ve anlamlı aşk sözlerinin bulunduğu bu güzel sitesinde size şimdi de en duygu dolu aşk sözlerini hazır ettik. Bu duygusal aşk sözlerini kısa mesajla yolla ya da medyada paylaş tercih senin ne yapmak istersen onu yap.

EN DUYGUSAL AŞK SÖZLERİ

Duygusal Aşk Sözleri
Duygusal Aşk Sözleri

Manşet: Ben, istemem öyle, iki günlük yüreğin varsa, bir ömür sev beni.


Bitti diye ağlamayın, oldu diye gülümseyin.

Gelmeyeceğini bile bile beklemek saflık değil, aşktır.

Belki de sen aşka aşıktın, ben üstüme alındım.
Yabancı bir şarkı gibiyim, dinleyenim çok anlayanım az.

Sefaletimin nedeni yok’sulluk değil, yoksun’luk.

Öyle sevdim ki seni, kime anlattıysam yerinde olmak istedi.

Duygular asla eceliyle ölmez, mutlaka bir katili vardır.

Allah yol vermiş, yordam vermiş, iz vermiş. Niye gelmiyorsun?

Nedir sende ki bu sessizlik, yoksa çok mu koydu bensizlik.

Bazen diyorum ki kendime… Ne çok değer vermişim değersizlere.

Biliyorsun ben hangi şehirdeysem, yalnızlığın başkenti orası.

Ne kazandığını bilmiyorum ama umarım beni kaybettiğine değmiştir.

Siz hiç yar saçının bir telinden, kendinize gurbet yaptınız mı?

Vazgeçilmezimdin bilirdim. Yokluğunda sen komasına girerdi bedenim.

Gel birbirimize hayat olalım. Ayrılırsak hayatını kaybetti desinler.

Yüzüme okunmuş bir dua gibisin sevgilim. Çok şükür bugün de aşığım sana.

Ve bazen unutmak için uyumak gerekir, rüyaları hesaba katmadan.
Bir insana vazgeçilmez olduğunu hissettirirsen, ilk vazgeçtiği insan sen olursun.

Başıma bela olduğun günden beri hep söylerim, Allah belamı versin!

Bakmayın öyle tabii ki de ağlamıyorum, giden sevgilinin ardından su döküyorum.

Hayat yolunda çıplak ayakla dolaşma hayal kırıklarım ayağına batabilir.

Beynimde cevabı ölüm olan bir soru; aşk yalan ise, yüreğimdeki acı niye gerçek?

Sevmek zor iş, ne maaşı var ne sigortası, bir ayrılığı var bir de gözyaşı.

Şimdi kelebeğin kanatlarında yazılı adın, dokunsan silinecek; dokunmasan ölecek.

Gittin mi büyük gideceksin! Ayrılık bile gurur duyacak seninle. Can Yücel

Özledim gözlerini, beş dakika uyan az. Çok değil, gözlerinin Kabe’sinde bir namaz.

Gidişinin hüznü gözlerimde, acısı yüreğimde kaldı. Gel de dindir bu ızdırabı.

Keşke tanımasaydım demiyorum ama keşke tanıdığım gibi kalsaydı dediklerim var.

Belki kurduğumuz hayaller biter diye düşlerde bir sen biriktirdim yüreğime.

Sen içinden de olsa seni seviyorum de, fazlasında gözüm yok. Kulaklarım çınlasın yeter…

Sana verebileceğim beyaz sayfalarım yok! Her yanımı seninle karaladım ben.
Kursak diye bir yer var. Heveslerim, hayallerim, sevdiklerim, dostluklarım. Hepsi orada.

Benim şiirlerim çay kokar, düşlerim sade sen. Demlikte nefesin, bardakta gamzen…

Sığmadın içime sevgili, bu yürek, bu şehir ve özünü bulduğun şu garip sevda sana dar geldi.

Ben sadece kışın karpuzu, yazın portakalı özlerdim. Şimdi bir de sen çıktın başıma.

Herkes birbirine sığınıyor bu devirde. Aşk acıya, acı gözyaşına, ben sana, sen ona. Öyle işte.

Ne diyordu şair; yıkıldı yolunu bekleyen şehir artık gelsen de bir gelmesen de bir!

Benim sevgim kocaman bir okyanus olsa ne fayda. Sen yüzmeyi değil üzmeyi bildikten sonra.

Bazen, gözlerinin tanımadığını yüreğin tanır. Histen köprüler kurarsın, mesafeler utanır.

Dört yanı hüzünle çevri yara parçasına ‘aşk’ denilirmiş. Yüreğimin coğrafyasına düşünce anladım.

Çocukken hiç oyuncağın olmadı mı senin? Neden bu kadar çok oynuyorsun hayallerimle?

Boğazıma takıldı sevdan. 3 kere sırtıma vur helal de; alışık değilim harama, ondan olacak herhalde.

Dışarıya yağmur. Yüreğime hasret. Fikrime sen. Nasıl yağıyorsunuz üçünüz birden bir bilsen.

Aynada gördüğüm yüzün dudağı gam gözleri hüzün. Ben geceye hapsolmuşum adı var kendi yok gün düzün.

Bu sabah mavi bulutları avucuna mutlulukları gönlüne ve sevgimi usulca kalbine bırakıyorum.
Eğer beni bu sokakta bu semtte bu şehirde bulamazsan sevgilim bil ki ben gözlerinin daldığı yerdeyim.

Göz kaptırdığım renkten, kulak verdiğim sesten, affet senden habersiz aldığım her nefesten…

Ben özgürlüğüne düşkün bir insanım ama kapatırsan beni sol göğsünün kafesine sesimi bile çıkarmayacağım.

Hasretini söküp atmaya kalksam kendimden; yorgun ellerimle ne kadar uzağa fırlatabilirim ki?

Ülkenin farklı şehirleriydik. Ben sürgün yeri sen başkent. İsyan sende başlardı cezasını çekmek bana kalırdı.

Yağmurun en tarafı bu herkes aynı derecede ıslanırken, ağlayanın gözyaşı belli olmuyor!

Aşık gibi sevmezsen kardeş gibi sev beni demiştim sen de öyle sevdin. Bu aşkın Habil’i ben oldum Kabil’i sen!

Öyle bir “yar” sev ki evladım; elinde su tasıyla iftarı bekleyen oruçlu gibi seni beklesin. Mevlana

Birinin gözyaşlarına sebebiyet vermişsen oturup sende ağlamalısın bunun vebalinin yükünü nasıl öde yeceğine!

Mutlu olmanı istesem de, bir başkasının senin içini ısıtacağını bilmek. Benim hep içimi üşütücek.

Aslında suçum yok inanın bana hakim bey ben de yakmak istemezdim bu şehri ama ne yapayım üşümüş sevdiğimin elleri.

Havam bozulmaya başladı yine gözlerim de dolmaya. Sanırım içimde bir yerlere sen yağdı gece gece. Cemal Süreya

Ateşim sen ol yanması benden kaderim sen ol çekmesi benden kurşunum sen ol sıkması benden Azrail’im sen ol ölmesi benden.

Senin gülüşün cennetten atılan bir ekmek kırıntısı gibi! Ben ise bir serçe gibi karın tokluğuna sev iyorum seni.
Belki de konuşuyordur gözlerin. Ama ben gözce bilmiyorum. Sessizce biliyorum. Usulca biliyorum. Masumca biliyorum.

Yum gözünü aç elini. Yüreğim senindir. İster cam kenarına koy güneş alsın. İster can kenarına koy hep sende kalsın.